Ana sayfa

Hakkımda

2 Aralık 2017 Cumartesi

GENÇLER NE OKUMALI? ÇOCUKLARA KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI NASIL KAZANDIRILIR?





Geçenlerde bir arkadaş grubu ile yemek yerken konu kitaplara geldi. Çocuklu arkadaşımız, liseye giden kızı için ne tür kitaplar okuması uygun olur diye sordu. Bir arkadaşımız, kitap tavsiye etmenin uygun olmayacağını düşündüğünü söyledi. Elbette lise çağına gelmiş bir gence, kitap okumayı da seviyorsa tavsiye edilmeyebilir. Ancak rast gele kitap okumakta çok uygun mudur diye düşünmeden edemiyorum.  Uygun görmeyerek itiraz ettim. Çünkü bizlere yön veren olmadığı için, rast gele kitaplar okuduk ve belki zamanında okunması gereken bir çok kitap sonraya kaldı.


Sözgelimi, klasikler hangi zaman diliminde okunmuş olmalı? Ben ortaokula giderken, kütüphanede tesadüf bulduğum Ernest Hemingway’in “Çanlar kimin çalıyor?” kitabını okumuştum. Ağırda gelse sonuna kadar okuyup bitirmiştim. Daha sonra okumaya doyamadığım Ernest Hemingway; en sevdiğim yazarların arasında yerini aldı. Ortaokulda ve lise de  okuma dersleri sayesinde klasikleri okuyabildim yine de hepsini okuyabildiğim söylenemez. Yeni yeni isimler duydukça ama bunu nasıl okumamış olabilirim diye kendimi hayıflarken buluyorum. Bence Lise dönemine gelmiş birisi, kesinlikle klasikleri okumalı ve bitirmeli. 

Günümüzde, anne- babaların en büyük sıkıntısı, çocuklarının kitap okumak istememesi. Çocuk okumayı sevmiyorsa ne yapmak gerekir? Baskı ve zorlama ile kitap okutmayın hele hiç sevmeyen bir çocuğun eline klasik kitap vermeyin. Çizgi roman ya da karikatür dergisi okuyor diye de üstüne gitmeyin. Bırakın ilgisini çeken yazıları, karikatürler ya da çizgi romanları okusun. Bu okumalar hafifçe başlamış olduğunu ve gelişebilir olduğunu göstermektedir.

Okumakta zorlanan çocuklar, “hadi oku bakalım” deyince geriliyorlar. Kitaptan soğumasını istemiyorsanız; tatlı tatlı alıştırın. Yanlış okumanın doğal olduğunu gösterin, biraz siz biraz çocuğunuz okusun. Ama okurken, zorlanıyor gibi yapmak empatik görünmenizi sağlayacağı gibi okumayı bildiğinizi ama komik göründüğünüz için de eğleneceği bir durum oluşturarak stres atmasına yardımcı olacaktır. Okuyabildiğini harika olduğunu söyleyin, her yanlış okuyuşunda düzeltmeyin. Sessizce dinleyin sonra o bölümü siz okuyun. Zaten dinlerken ve sizinle okurken ona belli etmeden düzeltmiş olacaksınız. Sevebileceği masal kitapları ile başlamak çok iyi bir fikir. Ayrıca okumayı söktükleri için zaman zaman okumaya ara verip resimler üzerinde oyun oynayarak rahatlatabilirsiniz. Önemli olan sevmesi, sevmediği zaman yapmak istemeyecektir.

Bir çocuğun okuma alışkanlığı, okumayı söktükten sonra başlar. Bu ilginin artması ya da azalmasından çocuk kadar velilerde sorumlu. Hem  onun okumasına yaklaşımınız hem de okumanın sizin hayatınızdaki yeri, bu durumu belirler.

Sizin hayatınızın neresinde kitaplar?

Peki, onlara okuması gerektiğini söylerken, siz ne kadar okuyorsunuz? Örnek olmanız şart! Beraber okuma saatleri yapabilir, birbirinize okuduğunuz kitabın özetini anlatabilirsiniz. Hem siz hem de çocuğunuz gelişsin.

Eski bir deyim vardır; kullanmasını çok severim. “ Görgülü kuş, gördüğünü yapar”. Çocuğum kitap okumuyor diyorsanız, siz ne kadar okuyorsunuz?

Okumak için geç kalmış sayılmazsınız, ilginizi çeken bir kitap bulun ve başlayın. Kitap okumak zenginlik ve hayal gücü katacaktır. Oturduğunuz yerden bir çok konuya hakim olur, bir sürü deneyim yaşarsınız ve bir sürü insan tanırsınız.

Sizin için bazı ünlü düşünür, yazar ve önemli kişilerin, kitaplar hakkındaki düşüncelerini anlatan cümleleri derledim. Şöyle ki;

Baltasar Gracian

İyi bir kitap, iyi bir arkadaştır.

Cemil Meriç

Bir adama bir kitap sattığın zaman, ona yalnız yarım kilo kağıt, mürekkep ve tutkal satmış olmazsın, ona tamamıyla yeni bir yaşam satmış olursun. Sevgi, dostluk, mizah ve geceleyin denizde dolaşan gemiler, eğer o kitap gerçekten benim anladığım anlamda bir kitapsa, onun içinde bütün gökler ve yer vardır.

Christopher Morley

Kitapların dünyası, insanın en hayret verici yaratıklarından biridir. Abideler yıkılır, milletler kaybolur, medeniyetler büyür ve ölür fakat bütün bu medeniyetlerin, tekrar tekrar nasıl ortaya çıktıklarını gösteren kitapların dünyası; hala genç, hala yazıldıkları gün kadar taze, yazarlarının yüzlerce sene önce ölmelerine rağmen, hala insanların kalplerinden geçenleri anlatarak hayatlarını devam ettiriyorlar.

Clarence Day
Allah'ım bana kitap dolu bir evle, çiçek dolu bir bahçe ver.
Confucius
Tek dostum kitaplarım, tek düşmanım cahil dostlarımdır.
Deniş Diderot
Güneş dünya için ne anlama geliyorsa, kitap da benim için aynı anlama gelir
Hz. Ebubekir (r.a.)
Kitaba aşık bir kimse için kitaptan daha sadık bir arkadaş, daha faydalı bir yardımcı, daha neşeli bir dost olamaz.
Isac Barrow
İyiyi arayan ruhun muhtaç olduğu asil dost, hakikati seslenen kitaptır.
İmam-ı Rabbani
Kitap, ruhun ilacıdır.
Voltaire
Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük krallıktır.
William Shakespeare
Bir kitapta altını çizdiğimiz yerler, doğrudan doğruya bize hitap eden yerler değil midir?
Size ait bir kitaplar krallığınız var mı? Yoksa büyük bir kayıp! Ancak kaybetmiş değilsiniz. Hemen şimdi okumaya başlayın, çocuğunuzla beraber...

Bol okumalı, bol kitaplı günler diliyorum.
EMEL BAYKARA




















12 Ekim 2017 Perşembe

KARACASU GÜNLÜĞÜ



Genellikle seyahate çıktığımda gittiğim yer, insanlar ve izlenimlerim hakkında birkaç cümle yazarım. Tarihi dokusundan, kültüründen çok etkilenirim. Geçenlerde Aydının Karacasu ilçesinde idim. Karacasu Kaymakamı Güher Sinem Büyüknalçacı yakın dostumdur. Daha önce bir ortamda tanıştırdığım Uzman Psikolog Ayşenur Bayraktar ile de samimi bir arkadaşlıkları vardır. Sinem Hanım, eğitime çok önem veriyor. İlçenin Milli Eğitim Müdürü Aşkın Güneş ile bir organizasyon düzenledi. Bu organizasyonun kahramanı Uzman psikolog Ayşenur Hanımdı. Çünkü üç farklı seminer verdi. İki gün boyunca çocuklar, veliler ve öğretmenlere yönelik bir seminerdi.

Bu süreç beni oldukça etkiledi; Hem Ayşenur’un anlatımları hem de öğrencilerin ve velilerin hevesli olması.

Duygusal anlar yaşadığımızda oldu. Sözgelimi; Kaymakam Hanım’ın çocuklara konuşması hepimizi oldukça duygulandırdı. Niçin kaymakam olmayı seçtiğini anlatması çok isabetliydi. Çocukların ona sevgi ve hayranlık duyduğuna şahit olmuş biri olarak konuşmasının çocuklarda derin bir iz bıraktığını düşünüyorum.

Çocuklar hem Ayşenur Hanımı hem kaymakam hanımı gözleri parlayarak dinledi. Bu gençlerin kendine inan öğretmen ve ailelere  ihtiyacı var. Hepsi gelecek için kaygılı, heyecanlı ve ne olacak tedirginliğine sahipti. Hepimiz öğrenci olduk; bunlar bir öğrencinin en büyük kabusu değil midir?

Özellikle büyük kentlere göre kırsal kesimde çocuklar sanki biraz yalnız bırakılıyor. Kentlerde çocuklar alabildiğine evin reisi gibi yaşarken, kırsal kesimlerde maalesef çocuklar değer görmüyor. Bu değersizlik duygusu onların doğru seçimler yapmasını engelliyor. Belki içlerinde  bu çıkmazdan kurtulabilmek için derslere asılanlar vardır. Her ne olursa olsun bu çocukların desteğe, inanca ve anlayışa ihtiyacı var. Seminer boyunca gözlemlediğim kadarı ile iş öğretmenlerde bitiyor. Öğretmenin çocuğa inanması o kadar önemli ki… Bu yüzden bu tür seminerler kesinlikle yapılmalıdır. Sevgili arkadaşım Ayşenur o gün seminerinde değerli bilgiler verdi. Bunlardan biri unutulan bir bilgiydi. Psikologların genellikle ilişkiler için, kullanılmasını önerdikleri iletişim tarzının aynısını öğretmen- öğrenci ilişkisi içinde kullanılması gerektiğini anlattı. Gerçekten öğretmenler bunun farkında mıydı? Çocuk gelişimi eğitimi aldığım zamanların birinde  hocalarımdan biri; “Çocuklar ilk önce anne- babalarından sonra öğretmenlerinden etkilenir. Bu yüzden çocuklar karşılaştıkları tavır ve davranışları asla unutmazlar. Derin iz bırakır “demişti. Öğretmenler, çocukların gelişimine destek olmalı. Yapamazsın, edemezsin gibi yaklaşımlar hiç doğru değil. 0-6 yaş aralığı çocuğun gelişimi için gerçekten önemli. Bu dönem özgüvenin gelişeceği dönem olduğundan, okulun ve öğretmenlerin buna katkısı olması gerekir. Sözgelimi; çocuk mavi bir at çizdiğinde öğretmen; mavi at olmaz dememeli. Çünkü anaokulundaki çocuğun henüz hayal gücü tam gelişme dönemindedir.Bu yüzden biz çocukların istedikleri gibi boyamasına izin veririz. Gelişime açık olmamış bir öğretmen ancak o çocuğa atın gerçek renklerini söylerdi. Öğretmen öğrencisini dinleyecek, duygularını anlayacak ama olumsuz bir eleştiride bulunmayacak. En başta öğretmenler çocuklara etiket koyuyor; “tembel”, “çalışkan” vs… Aileler çocuklarını zaten başarılı ve ya başarısız diye etiketlendirmeyi seviyor.

Seminerde çocuklarının daha iyi olmasını isteyen hevesli ailelerle, hevesli çocukları gördüğüm zaman ne çok desteğe ihtiyaçları olduğunu düşündüm. Ülkemizde anne- baba eğitimi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kimi yerlerde bu uygulamayı yapıyor. Öğretmenler içinde daha çok iletişimi destekleyen programlar olmalı. Öğretmen eskiden çok farklı anlamlara gelirdi. “Öğretmen saygı duyulacak bir bilgedir”. Bizim kuşak en azından böyle bakardı. Öğretmenler artık mesleklerine farklı bakıyor. Tabi bunu her öğretmen için söylemek mümkün değil.

Anadolu’da ve doğuda hatta Ege’nin en uçra köşelerinde bile eğitimin gitmesi gerekirken, öğretmenlerin kolaya kaçmasını doğrusu tuhaf karşıladım. Bu çocukların aydınlanmaya, geleceğin ışığı olmaya hazır etmemiz gerekmez mi? Ülkemizde hala okumayan ,erken evlendirilen kız çocukları; başlık parası hatta bitmeyen kan davası gibi bir çok olumsuz durum varken. Öğretmenlerin aydınlık Türkiye için en karanlık köşeyi bile aydınlatması gerekir.

Bu yazıdan Karacasu öğretmenlerinin ilgisiz davrandığı yönünde bir anlam çıkmasın. Geçmişten günümüze öğretmenlik mesleğindeki değişimlerden bahsediyorum. Ne kadar kutsal bir iş yaptıklarını söylemeye çalışıyorum. Ve ne kadar öğretmen desteğine ihtiyacımız olduğunun altını çiziyorum.

Eminim ki, o çocuklara, velilere ve öğretmenlere çok iyi gelecek bir seminerdi. İlçenin Milli Eğitim Müdürü Aşkın Bey, bu seminere çok hevesli idi. Bilginin bu üç kitleye ulaşmasını çok istiyordu. Seminerlerin sonunda doğru soru –cevap kısımlarına geçildiğinde Ayşenur Hanım gerçekten yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Bu durum açıkçası bizleri de heyecanlandırdı.

Keşke herkes bu kadar duyarlı ve bilgiye açık olsa demekten kendimi alamıyorum. Dolasıyla bu seminerler ilk ve son olmayacağa benzer.

Duyarlı yöneticiler, duyarlı eğitmenler umarım çoğalır. Ve Türkiye’nin en ücra köşesine bilgiyi ulaştırırlar.

Sayın Kaymakam Hanım’a, Aşkın Beye ve Ayşenur Hanıma, okulumuzun Müdürü Berrin Hanıma bu güzel seminer için kendi adıma teşekkür etmek isterim. Kaymakam Hanımın bu hareketinin örnek teşkil etmesini umuyorum.

Eğitime tam destek!










ESKİCİ

Göztepe’de Cadde üstünde sıralı dükkânların arasında küçük ve en eski olanı oydu. Bir antika dükkânı…  Sahibi yıllar önce vefat etmi...