Genellikle
seyahate çıktığımda gittiğim yer, insanlar ve izlenimlerim hakkında birkaç
cümle yazarım. Tarihi dokusundan, kültüründen çok etkilenirim. Geçenlerde
Aydının Karacasu ilçesinde idim. Karacasu Kaymakamı Güher Sinem
Büyüknalçacı yakın dostumdur. Daha önce bir ortamda tanıştırdığım Uzman
Psikolog Ayşenur Bayraktar ile de samimi bir arkadaşlıkları vardır. Sinem
Hanım, eğitime çok önem veriyor. İlçenin Milli Eğitim Müdürü Aşkın Güneş ile
bir organizasyon düzenledi. Bu organizasyonun kahramanı Uzman psikolog Ayşenur
Hanımdı. Çünkü üç farklı seminer verdi. İki gün boyunca çocuklar, veliler ve
öğretmenlere yönelik bir seminerdi.
Bu süreç
beni oldukça etkiledi; Hem Ayşenur’un anlatımları hem de öğrencilerin ve
velilerin hevesli olması.
Duygusal
anlar yaşadığımızda oldu. Sözgelimi; Kaymakam Hanım’ın çocuklara konuşması
hepimizi oldukça duygulandırdı. Niçin kaymakam olmayı seçtiğini
anlatması çok isabetliydi. Çocukların ona sevgi ve hayranlık duyduğuna şahit
olmuş biri olarak konuşmasının çocuklarda derin bir iz bıraktığını düşünüyorum.
Çocuklar
hem Ayşenur Hanımı hem kaymakam hanımı gözleri parlayarak dinledi. Bu gençlerin
kendine inan öğretmen ve ailelere ihtiyacı var. Hepsi gelecek için
kaygılı, heyecanlı ve ne olacak tedirginliğine sahipti. Hepimiz öğrenci olduk;
bunlar bir öğrencinin en büyük kabusu değil midir?
Özellikle
büyük kentlere göre kırsal kesimde çocuklar sanki biraz yalnız bırakılıyor.
Kentlerde çocuklar alabildiğine evin reisi gibi yaşarken, kırsal kesimlerde
maalesef çocuklar değer görmüyor. Bu değersizlik duygusu onların doğru seçimler
yapmasını engelliyor. Belki içlerinde bu çıkmazdan kurtulabilmek için
derslere asılanlar vardır. Her ne olursa olsun bu çocukların desteğe, inanca ve
anlayışa ihtiyacı var. Seminer boyunca gözlemlediğim kadarı ile iş
öğretmenlerde bitiyor. Öğretmenin çocuğa inanması o kadar önemli ki… Bu yüzden
bu tür seminerler kesinlikle yapılmalıdır. Sevgili arkadaşım Ayşenur o gün
seminerinde değerli bilgiler verdi. Bunlardan biri unutulan bir bilgiydi.
Psikologların genellikle ilişkiler için, kullanılmasını önerdikleri iletişim
tarzının aynısını öğretmen- öğrenci ilişkisi içinde kullanılması gerektiğini
anlattı. Gerçekten öğretmenler bunun farkında mıydı? Çocuk gelişimi eğitimi
aldığım zamanların birinde hocalarımdan biri; “Çocuklar ilk önce anne-
babalarından sonra öğretmenlerinden etkilenir. Bu yüzden çocuklar karşılaştıkları
tavır ve davranışları asla unutmazlar. Derin iz bırakır “demişti. Öğretmenler,
çocukların gelişimine destek olmalı. Yapamazsın, edemezsin gibi yaklaşımlar hiç
doğru değil. 0-6 yaş aralığı çocuğun gelişimi için gerçekten önemli. Bu dönem
özgüvenin gelişeceği dönem olduğundan, okulun ve öğretmenlerin buna katkısı
olması gerekir. Sözgelimi; çocuk mavi bir at çizdiğinde öğretmen; mavi at olmaz
dememeli. Çünkü anaokulundaki çocuğun henüz hayal gücü tam gelişme
dönemindedir.Bu yüzden biz çocukların istedikleri gibi boyamasına izin veririz.
Gelişime açık olmamış bir öğretmen ancak o çocuğa atın gerçek renklerini
söylerdi. Öğretmen öğrencisini dinleyecek, duygularını anlayacak ama olumsuz
bir eleştiride bulunmayacak. En başta öğretmenler çocuklara etiket koyuyor; “tembel”,
“çalışkan” vs… Aileler çocuklarını zaten başarılı ve ya başarısız diye
etiketlendirmeyi seviyor.
Seminerde
çocuklarının daha iyi olmasını isteyen hevesli ailelerle, hevesli çocukları
gördüğüm zaman ne çok desteğe ihtiyaçları olduğunu düşündüm. Ülkemizde anne-
baba eğitimi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kimi yerlerde bu uygulamayı
yapıyor. Öğretmenler içinde daha çok iletişimi destekleyen programlar olmalı.
Öğretmen eskiden çok farklı anlamlara gelirdi. “Öğretmen saygı duyulacak bir
bilgedir”. Bizim kuşak en azından böyle bakardı. Öğretmenler artık mesleklerine
farklı bakıyor. Tabi bunu her öğretmen için söylemek mümkün değil.
Anadolu’da
ve doğuda hatta Ege’nin en uçra köşelerinde bile eğitimin gitmesi gerekirken,
öğretmenlerin kolaya kaçmasını doğrusu tuhaf karşıladım. Bu çocukların
aydınlanmaya, geleceğin ışığı olmaya hazır etmemiz gerekmez mi? Ülkemizde hala
okumayan ,erken evlendirilen kız çocukları; başlık parası hatta bitmeyen kan
davası gibi bir çok olumsuz durum varken. Öğretmenlerin aydınlık Türkiye için
en karanlık köşeyi bile aydınlatması gerekir.
Bu
yazıdan Karacasu öğretmenlerinin ilgisiz davrandığı yönünde bir anlam çıkmasın.
Geçmişten günümüze öğretmenlik mesleğindeki değişimlerden bahsediyorum. Ne
kadar kutsal bir iş yaptıklarını söylemeye çalışıyorum. Ve ne kadar öğretmen
desteğine ihtiyacımız olduğunun altını çiziyorum.
Eminim ki, o çocuklara, velilere ve öğretmenlere çok iyi gelecek bir seminerdi. İlçenin Milli Eğitim Müdürü Aşkın Bey, bu seminere çok hevesli idi. Bilginin bu üç kitleye ulaşmasını çok istiyordu. Seminerlerin sonunda doğru soru –cevap kısımlarına geçildiğinde Ayşenur Hanım gerçekten yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Bu durum açıkçası bizleri de heyecanlandırdı.
Eminim ki, o çocuklara, velilere ve öğretmenlere çok iyi gelecek bir seminerdi. İlçenin Milli Eğitim Müdürü Aşkın Bey, bu seminere çok hevesli idi. Bilginin bu üç kitleye ulaşmasını çok istiyordu. Seminerlerin sonunda doğru soru –cevap kısımlarına geçildiğinde Ayşenur Hanım gerçekten yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Bu durum açıkçası bizleri de heyecanlandırdı.
Keşke
herkes bu kadar duyarlı ve bilgiye açık olsa demekten kendimi alamıyorum.
Dolasıyla bu seminerler ilk ve son olmayacağa benzer.
Duyarlı
yöneticiler, duyarlı eğitmenler umarım çoğalır. Ve Türkiye’nin en ücra köşesine
bilgiyi ulaştırırlar.
Sayın
Kaymakam Hanım’a, Aşkın Beye ve Ayşenur Hanıma, okulumuzun Müdürü Berrin
Hanıma bu güzel seminer için kendi adıma teşekkür etmek isterim. Kaymakam
Hanımın bu hareketinin örnek teşkil etmesini umuyorum.
Eğitime
tam destek!