Ana sayfa

Hakkımda

11 Mayıs 2014 Pazar

“TATLIM, ARIM, BALIM, PETEĞİM”

                                                                                                                                        
 “TATLIM, ARIM, BALIM, PETEĞİM”

5Mayıs 2014 Pazartesi Günü İstanbul Bilgi Üniversitesinde Halkla İlişkiler; “ Betül Mardin’in” dersine katıldım. Konuk misafir, Ayşe Armandı. Heyecandan uyumadım bile. Bütün gece ne giysem telaşı içindeydim. Sabah kalktığımda ilk işim enerjimi artıran mavi tonlarının hâkim olduğu bir kıyafet seçmek oldu. Hazırlandım ve çıktım. Daha önce Bilgi üniversitesine gitmemiştim. Fakat yol gösteren cihazım vardı: tabi ara yerlere götürmeseydi iyi olacaktı, eski sistem sanırım en iyi teknolojiden daha iyi: yolun bir kısmını sorarak buldum.

Bilgi üniversitesinin bahçesinden geçerken, heyecanlıydım. Çünkü yıllar önce, bu okula gitmek istemiştim. Başörtü meselesinden dolayı gidememiştim. Üstelik halkla ilişkiler konusunda eğitim almak istiyordum. Zaman tünelinden geçer gibiydim; eski bir resmin tamamlanmış hali… Bu arada kuzenim Sena sayesinde bu hayalim gerçekleşmiş oldu. Sena, beni karşıladı, sınıfa çıktık. Sınıf sessizdi. Heyecan ya da bir hareket yoktu. Sanırım onların klasiği benim farklı bir günümün olmasıydı.J

Betül hanımın gelemeyeceğini öğrendiğimde uğradığım hayal kırıklığını anlatamam. Ama Ayşe Hanım harika bir sohbet ortamı oluşturdu. Anlattıkları oldukça ilgi çekiciydi. Ona bir kez daha hayran oldum. Cesaretine, bakış açısına, imajına, kültürüne bayıldım.

Elimi kaldırdım, söz aldım ve kendisine şöyle söyledim:” Bir yazınızı okumuştum, o yazınızda İstanbul’a gelişinizden, cesaretinizden, iş arayışınızdan bahsediyordunuz. O yazınızın üzerinden hikâyenizi anlatır mısınız? Bir de sizden dinlemek keyifli olur!”  Ayşe Hanım, söylediklerimden hoşlanmıştı. Başlangıç için iyi bir nokta atışı olduğunu düşünüyorum. Ve hikâyesini dinlemeye başladık.

 Karşımızda öğrendiklerini, yaşadıklarını bizlere aktarmak isteyen enerjik bir kadın vardı.  Ondan bizlere geçen bir coşku vardı, kabına sığmayan bir kadın… Bizlerle birçok bilgisini paylaştı. Gençlerin onun hikâyesinden çıkaracağı çok şey vardı; umarım bunun kıymetini iyi bilirler.

Günlük hayatında da özel hayatında da daima soru sorduğunu söyledi. Doğal olarak bunu yaptığını söyledi. Aslında soru sormanın önemini geç fark edenlerdenim. Kişinin kendine soru sorması ne kadar önemliyse, bazı konularda soru sorması da o kadar önemlidir. İletişimin en önemli noktalarından biridir; bir soru ve bir cevap hayatınızda çok şey değiştirebilir. Açık uçlu ya da kapalı sorular vs… 
                                                                                       
 Hayatımda soru sormayı başardığım anlar sayılıdır. Soru sorduğun zaman: “ ben seninle ilgileniyorum!” demek istersin. Karşındakine onu dinlediğini, ona değer verdiğini hissettirirsin. İşi sadece soru sormak olan insanlar için durum farklı olabilir elbette. Ayşe Hanımın, bu yönden şanslı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca soru sormak biraz da meraklı, araştırmacı olduğunu gösterir. Küçük çocukların soru sorması çok iyidir: öğrenme isteğini belirtir. Ezberci yetişen bir nesil olan bizler, önümüze konulanları kabul etmeyi kolaylıkla tercih ediyoruz. Oysaki bizler sorular sormalı ve bir şeyleri kurcalamalıyız. Farklı olmak böyle bir yoldan geçiyor sanırım ancak bu tek başına yeterli olan bir durum değildir.
                                                                                      
   “Meraklı ol, çalışkan ol” diye devam etti; başarısını açıklarken. İletişimde açık ve netti. Bence en önemli özelliği de buydu. Bu onun doğal olmasını sağlıyordu. “Mükemmel olmak zorunda değilsiniz, eksikleriniz olabilir. Bir insan bazı konularda çok iyidir, özgüvenlidir; bazı konularda değildir. Bende öyleyim dedi.” Rahatlatıcı bir şekilde konuşarak bizleri olumlu düşünmeye sevk etti.  Yazı konusunda ise; yazın bol bol yazın dedi. Her konuda yazın. O kadar geniş bir alan var ki, her şey yazı konusudur dediJ
                                                                                        
  Çevreye duyarlı olmak, basını takip etmek, çokça okumak gerektiğini belirtti. Hayattan zevk almak, hayatı yaşamak, hayalleri ertelememek gerektiğinden bahsetti. En önemli konulardan biri aynı zamanda benimde duyarlı olduğum ve hayal ettiğim bir konudan bahsetti. Çeşitli derneklere, yardım kuruluşlarına destek olmamız gerektiğinin altını çizdi. Ayşe Armanın başarısındaki sır buydu bence; yardımseverliği, insan sevgisi, kendine güveni ve kesinlikle şansını ve zekâsını çok iyi kullanması. O mütevazı bir kadın, kocaman egosu yok.

                                                                                           
Empati yeteneği fazla zaten yazılarında da bu yönünü kullanarak kendine soru soruyor: ben olsam ne yapardım gibi. Yine gençlerin, ondan feyiz alacağı çok şey var.  Bence iyi bir öğretmen aynı zamandaJ Halkla ilişkiler konusundaki tavsiyeleri de aynı derecede güzeldi.

                                                                                           
Konuşma arasında hepimizle tek tek ilgilendi, fotoğraf çektirirken daha iyi görünebilme yollarını gösterdiJ ve samimi pozlar verdi. Herkesin gönlünü kazandı ya da yerini daha sağlamlaştırdı.


                                                                                             
Ben Ayşe Armanla buluşmanın keyfine vardım gerçi doyamadım ama keyifli bir iki saat geçirdim. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bilgileri, enerjisi, neşesi ve duruşuyla bir kez daha hayran kaldım. Ve bana ne istediğimi hatırlattığı için özel olarak teşekkür ediyorum.  Aramızda geçen konuşmaların olması da doğrusu çok keyifliydi. Bana başörtümü görmediğini, parlak meraklı bir çift göz gördüğünü söyleyerek önere ettiler. Bu özel kadını bir kez daha neden sevdiğimi anladımJ Ayşe Arman seni seviyorum, iyi ki varsın ve iyi ki seninle tanıştım.


Herkese selam ve sevgilerle,


Emel Baykara

ESKİCİ

Göztepe’de Cadde üstünde sıralı dükkânların arasında küçük ve en eski olanı oydu. Bir antika dükkânı…  Sahibi yıllar önce vefat etmi...