“TATLIM, ARIM, BALIM, PETEĞİM”
5Mayıs 2014 Pazartesi Günü İstanbul Bilgi Üniversitesinde
Halkla İlişkiler; “ Betül Mardin’in” dersine katıldım. Konuk misafir, Ayşe
Armandı. Heyecandan uyumadım bile. Bütün gece ne giysem telaşı içindeydim.
Sabah kalktığımda ilk işim enerjimi artıran mavi tonlarının hâkim olduğu bir
kıyafet seçmek oldu. Hazırlandım ve çıktım. Daha önce Bilgi üniversitesine
gitmemiştim. Fakat yol gösteren cihazım vardı: tabi ara yerlere götürmeseydi
iyi olacaktı, eski sistem sanırım en iyi teknolojiden daha iyi: yolun bir
kısmını sorarak buldum.
Bilgi
üniversitesinin bahçesinden geçerken, heyecanlıydım. Çünkü yıllar önce, bu
okula gitmek istemiştim. Başörtü meselesinden dolayı gidememiştim. Üstelik
halkla ilişkiler konusunda eğitim almak istiyordum. Zaman tünelinden geçer
gibiydim; eski bir resmin tamamlanmış hali… Bu arada kuzenim Sena sayesinde bu
hayalim gerçekleşmiş oldu. Sena, beni karşıladı, sınıfa çıktık. Sınıf sessizdi.
Heyecan ya da bir hareket yoktu. Sanırım onların klasiği benim farklı bir
günümün olmasıydı.J
Betül hanımın
gelemeyeceğini öğrendiğimde uğradığım hayal kırıklığını anlatamam. Ama Ayşe
Hanım harika bir sohbet ortamı oluşturdu. Anlattıkları oldukça ilgi çekiciydi.
Ona bir kez daha hayran oldum. Cesaretine, bakış açısına, imajına, kültürüne
bayıldım.
Elimi kaldırdım,
söz aldım ve kendisine şöyle söyledim:” Bir yazınızı okumuştum, o yazınızda
İstanbul’a gelişinizden, cesaretinizden, iş arayışınızdan bahsediyordunuz. O
yazınızın üzerinden hikâyenizi anlatır mısınız? Bir de sizden dinlemek keyifli
olur!” Ayşe Hanım, söylediklerimden
hoşlanmıştı. Başlangıç için iyi bir nokta atışı olduğunu düşünüyorum. Ve
hikâyesini dinlemeye başladık.
Karşımızda öğrendiklerini, yaşadıklarını bizlere
aktarmak isteyen enerjik bir kadın vardı. Ondan bizlere geçen bir coşku vardı, kabına
sığmayan bir kadın… Bizlerle birçok bilgisini paylaştı. Gençlerin onun
hikâyesinden çıkaracağı çok şey vardı; umarım bunun kıymetini iyi bilirler.
Günlük hayatında
da özel hayatında da daima soru sorduğunu söyledi. Doğal olarak bunu yaptığını
söyledi. Aslında soru sormanın önemini geç fark edenlerdenim. Kişinin kendine
soru sorması ne kadar önemliyse, bazı konularda soru sorması da o kadar
önemlidir. İletişimin en önemli noktalarından biridir; bir soru ve bir cevap
hayatınızda çok şey değiştirebilir. Açık uçlu ya da kapalı sorular vs…
Hayatımda
soru sormayı başardığım anlar sayılıdır. Soru sorduğun zaman: “ ben seninle
ilgileniyorum!” demek istersin. Karşındakine onu dinlediğini, ona değer verdiğini
hissettirirsin. İşi sadece soru sormak olan insanlar için durum farklı olabilir
elbette. Ayşe Hanımın, bu yönden şanslı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca soru
sormak biraz da meraklı, araştırmacı olduğunu gösterir. Küçük çocukların soru
sorması çok iyidir: öğrenme isteğini belirtir. Ezberci yetişen bir nesil olan
bizler, önümüze konulanları kabul etmeyi kolaylıkla tercih ediyoruz. Oysaki
bizler sorular sormalı ve bir şeyleri kurcalamalıyız. Farklı olmak böyle bir
yoldan geçiyor sanırım ancak bu tek başına yeterli olan bir durum değildir.
“Meraklı ol, çalışkan ol” diye devam etti; başarısını açıklarken.
İletişimde açık ve netti. Bence en önemli özelliği de buydu. Bu onun doğal
olmasını sağlıyordu. “Mükemmel olmak zorunda değilsiniz, eksikleriniz olabilir.
Bir insan bazı konularda çok iyidir, özgüvenlidir; bazı konularda değildir.
Bende öyleyim dedi.” Rahatlatıcı bir şekilde konuşarak bizleri olumlu düşünmeye
sevk etti. Yazı konusunda ise; yazın bol
bol yazın dedi. Her konuda yazın. O kadar geniş bir alan var ki, her şey yazı
konusudur dediJ
Çevreye duyarlı olmak, basını takip etmek, çokça okumak gerektiğini belirtti.
Hayattan zevk almak, hayatı yaşamak, hayalleri ertelememek gerektiğinden
bahsetti. En önemli konulardan biri aynı zamanda benimde duyarlı olduğum ve
hayal ettiğim bir konudan bahsetti. Çeşitli derneklere, yardım kuruluşlarına
destek olmamız gerektiğinin altını çizdi. Ayşe Armanın başarısındaki sır buydu bence;
yardımseverliği, insan sevgisi, kendine güveni ve kesinlikle şansını ve
zekâsını çok iyi kullanması. O mütevazı bir kadın, kocaman egosu yok.
Empati
yeteneği fazla zaten yazılarında da bu yönünü kullanarak kendine soru soruyor:
ben olsam ne yapardım gibi. Yine gençlerin, ondan feyiz alacağı çok şey var. Bence iyi bir öğretmen aynı zamandaJ Halkla ilişkiler konusundaki tavsiyeleri
de aynı derecede güzeldi.
Konuşma arasında hepimizle tek tek ilgilendi, fotoğraf çektirirken daha
iyi görünebilme yollarını gösterdiJ ve
samimi pozlar verdi. Herkesin gönlünü kazandı ya da yerini daha sağlamlaştırdı.
Ben Ayşe Armanla buluşmanın keyfine vardım gerçi doyamadım ama keyifli
bir iki saat geçirdim. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bilgileri, enerjisi,
neşesi ve duruşuyla bir kez daha hayran kaldım. Ve bana ne istediğimi
hatırlattığı için özel olarak teşekkür ediyorum. Aramızda geçen konuşmaların olması da doğrusu
çok keyifliydi. Bana başörtümü görmediğini, parlak meraklı bir çift göz
gördüğünü söyleyerek önere ettiler. Bu özel kadını bir kez daha neden sevdiğimi
anladımJ Ayşe Arman seni seviyorum, iyi ki varsın
ve iyi ki seninle tanıştım.
Herkese selam ve sevgilerle,
Emel Baykara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder