Ana sayfa

Hakkımda

14 Ekim 2018 Pazar

MEYDAN OKUMAK!


 


MEYDAN OKUMAK!

Korkmadığını, çekinmediğini bildirmek…

Her insan özel yeteneklerle donatılarak doğar; kendini keşfetmek ve bu özellikleri ortaya çıkarmak tamamen kişinin çabasına bağlıdır. Kendini tanımaya açık olan insanlar daha hızlı hareket ederler. Kimi zaman kendimizi iyi tanımadığımız için, başkası tarafından yeteneklerimizin keşfedildiği de olur. Dışardan etki olsun ve ya olmasın yeteneklerimizi fark edebilmek muhteşem bir şey. Peki, ne kadar tanıyoruz kendimizi? Kendimizle bağımız ne kadar kuvvetli? Duygularımızı ifade edebilmekte başarılı mıyız?

Sözgelimi; Kararlı mısınız? Verdiğiniz kararlarda net misiniz? Kendinize ve çevrenize ne kadar dürüstsünüz?

Meydan okumak özgüven gerektirir. İşte bu nedenle; net olmak, kendini ifade etmek, kendini bilmek, önemlidir. Özgüvenli insanlar, cesur kararlar alır ve uygularlar. Cesur olmak, korkusuz olmak demek değildir, korkuya rağmen eyleme geçebilme becerisidir. Ne kadar cesursunuz?

Cesur olmanın ham maddesi; “İnanç’tır”. Kendimizle bağlantımız o kadar önemli ki, bu tüm hayatımızı etkileyen bir durumdur. İnsan psikolojisinin temelinde yaradana ve anneye olan bağlantı önem arz ediyor. Demek ki, inanç kavramı atlanılamaz. Bizlerin ruhundaki yaraları ya da şifalı durumları oluşturan yaratıcı kavramı ile doğumla başlayan annemizle olan bağımızdır.

 Sonuçta, var olmak bu iki varlıktan kaynaklanmakta. Bu inanç özgüven duygusunun doğuştan gelebileceğini de gösteriyor.  Bu konu çok derin bir konu tabi. Çünkü annenin çekirdek inançları bebeğe geçiyor. Anne, çocuk ve ruh sağlığı konusuna da biraz değinmiş olduk. Bu noktada annenin bebeği isteyip istememesi ya da yaradana olan inanç veya inançsızlığı olayın başlangıç noktasıdır diyebiliriz. Daha sonra yetiştirme tarzı çocuğun tuttuğunu koparan biri olmasını sağlarken, silik bir karakter de olmasını sağlayacağı gerçeğini ortaya koyuyor. Bu durumu siz de etkileyici bulmuyor musunuz?

Meydan okumanın muazzam bir özgüven istediğini belirtmiştim. Fikirlerinizde, davranışlarınızda net olmak gerekiyor ama aynı zamanda insanlarla ilişkilerinde sınır çizginizi biliyor olmalısınız. Sınırı geçmek isteyenlere karşı tutumuzda ya da gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz konusunda şimdiye deyin olmadığınız kadar cesurda davranabilirsiniz. Kendinize kendinizi ispat etmek için de cesur adımlar atmakta bir tür meydan okumaktır. Yapamazsın diyen insanları umursamayarak, korksanız dahi yapmaya çabalamanızda buna çok güzel bir örnek. Olumsuzluk yaşamanıza rağmen duruşunu değiştirmemeniz bir meydan okuma iken; toplumun bakışını bir kenara bırakarak sıradanlığı yenmiş olmanız da birer örnek. Aslında meydan okumak; “ sesini duyurabilmek ve sesini yükseltebilmektir.”

Hayır demek istediğiniz bir duruma, evet dememek için direnmektir, kocaman bir hayır demektir!

Enerjinizin, neşenizin ve gücünüzün simgesidir.

Meydan okumak her şeye rağmen kendi yolunda gitmektir!

Şimdi ufak bir çalışma ile herhangibi bir konuda olan inancınızı artıracağız. Uygulayacağımız çalışma Nlp tekniğidir.

Öncelikle rahatlamanızı istiyorum; Oturun, gözlerinizi kapatın, hafif bir müzik açın. Kendinizi rahatlamış hissettikten sonra en çok hangi konuda inancınızın fazla olmasını istediğinizi düşünün.

Hangi inancınızı kuvvetlendirmek istiyorsunuz?

Örneğin; “kendimi seviyorum” cümlesine karşı inancınız % kaçtır?

Diyelim ki %50 olsun. Bu oranı yukarı çıkarmak istiyorsunuz ancak %100 olmasını beklemeyin! Gerçi bu kişiden kişiye göre değişir. Çünkü; Bu tamamen uygulamayı yaparken  ne kadar öze indiğinizle bağlantılıdır.

İnancımızı belirledikten sonra sıra yavaş yavaş uygulamaya geliyor.

Cümleyi yüksek sesle söyleyin!

Duyduğunuzda nasıl bir görüntü geldi gözünüzün önüne?

Film mi? Resim mi?

Film nasıl? Hızlı mı, yavaş mı? Resim büyük mü, küçük mü? Çerçevesi var mı? Yakın mı, uzak mı?

Ses var mı? Nasıl bir ses? Uzakta mi, yakında mı?

Duygu var mı? Ne hissediyorsun? O duygu vücudunun neresinde duruyor? Nasıl bir etkisi var?

O duygunun bir rengi var mı? Ne renk?

Gözlerini aç, etrafa bak, bu film ya da resim çevrende nerede olabilir? Onu bul ve yerini belirle!

Şimdi sizden  ikinci bir inanç daha isteyeceğim. Şimdi, düşünün bakalım…

%100 inandığınız bir inancı bulun!

Örneğin; Allah’ın beni sevdiğine ve beni koruduğuna %100 inanıyorum.

Şimdi bu cümleyi inanarak tekrar edin.

Duyduğunuzda nasıl bir görüntü geldi gözünüzün önüne?

Film mi? Resim mi?

Film nasıl? Hızlı mı, yavaş mı? Resim büyük mü, küçük mü? Çerçevesi var mı? Yakın mı, uzak mı?

Ses var mı? Nasıl bir ses? Uzakta mi, yakında mı?

Duygu var mı? Ne hissediyorsun? O duygu vücudunun neresinde duruyor? Nasıl bir etkisi var?

O duygunun bir rengi var mı? Ne renk?

Şimdi ikinci film ya da resim nerede onun da yerini belirle.

Daha sonra ilk cümlene ait film ya da resmi yerinden alarak,  ikinci cümle için oluşturduğun filmin ya da resmin içine at ve karıştır.

Şimdi ilk yükseltmek istediğin inancı düşün, yüksek sesle o cümleni tekrar et!

Şimdi bu düşünceye % kaç inanıyorsun?

Bu uygulamayı yaptıktan sonra kesinlikle kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. İnancınızın arttığını hissedeceksiniz. İlk tepkiniz sadece olumlu düşünmek ya da daha iyi hissetmek olabilir. Bunu günde 1 kez yapabilirsiniz. Giderek inancınızın artacağını göreceksiniz.

İyi hissetmek, kendi gücünüzün farkında olmak; sizin hayata karşı dik durmanızı ve kendinizi gerçekleştirmenizi sağlayacaktır.

Meydan okumak ve güçlü olmak için, içinizdeki gücü ve yetenekleri fark edin! En önemlisi kendinize inanın.

Elinizi kaldırın yukarı ve

“YAPABİLİRİM” diye yüksek sesle bağırın!












































6 Ekim 2018 Cumartesi

AŞK MELEĞİ









Kasabada âşık olacak başka hiç kimse yok muydu diye düşündü. Evet, onun kadar güzelini görmemişti ki, bu gözler…

Her an her saniye kalbi onun için çarpıyordu. Her âşık gibi zihni sevdiği ile doluydu. Yatıp uyumaya çalıştı. Gözlerini kapatıyor kapatmasına ama hemen incecik bir surat beliriyordu. Olacak gibi değildi, gidip onu görmek istiyordu. İçini kemiren bu özleme karşı koyacak durumda değildi. Kızın babası onun bir Yahudi olduğunu öğrenmişti. Bu nedenle aralarındaki ilişkiye onay vermiyordu. Haftalardır birbirlerini görmemişlerdi. Çünkü kızını odasına hapsetmişti. Genç adam, kızın dadısı ile gizlice görüşüp bu bilgiyi almıştı.

Yattığı yataktan kalktı. Hemen giyindi ve silahını aldı. Elinde silahı hızlıca yürürken, ismini düşündü Asher. Kim koymuştu bu ismi? Sanırım dedesi. Çok mutlu olsun demiş ismi verirken. Ne yazık ki, mutluluktan çok uzaktı. Sevdiği kızın, evinin kapısına geldi. Görevlileri atlatmayı başararak, penceresine doğru yürüdü. Kız pencereden ayı seyrediyordu. Asher, onun hıçkırıklarını duyabiliyordu. Sarmaşıklardan pencereye tırmandı. Genç kız, başında şapka, üzerinde palto ile duruyordu. Kış çok ağır geçiyordu, camı açtığında uzun süre pencere önünde kalmak mümkün olamıyordu. O yüzden tedbirli davranmıştı.

Ay soğuk gecede öyle bir parlıyor, öyle bir ışığını vuruyordu ki, sanki âşıkları ispiyonlamak istercesine. Asher, genç kıza sarıldı ve onu öptü. Birbirlerine hasretle sarıldılar. Delikanlı kızın gözyaşlarını sildi. Saçlarını okşadı, göğsünde onu sakladı. Sarılmış öylece duruyorlardı. Gitmesi gerekirdi. Ayakları, bütün hünerlerini kaybetmiş gibi hareketsizdi. Gitmese de sabaha kadar birlikte kalsalardı ya da buradan çok uzaklara gidebilselerdi. Aslında kaçabilirlerdi. Kızın kulağına “ gel, gidelim” dedi. Narin ve beyaz olan ellerinden tuttu, pencerenin kenarından sarmaşıklara doğru atladı, onun elini kendine doğru çektiğinde genç kız gelmedi. Asher, şaşkınlıkla baktı. Güzeller güzeli Thea’sı onunla gelmiyordu. Rüzgâr çıkmış iyice şiddetlenmişti. Thea birden üperdi. Ama bu ürpertinin rüzgârla bir ilgisi yoktu. Hani korku duyduğunda, midende bir şeyler hoplar gibi olur. Öyle bir durum hissetmişti. Kızcağızın rengi iyiden iyiye atmıştı. Genç adama “İçimde kötü bir his var; ya hemen buradan uzaklaş ya da odama gir ve hemen saklan.” Genç adam, gözlerini dikmiş öylece bakıyordu. Kız konuşurken, onun arkasından bir karaltı geçmişti. Asher’in bakışları onu endişelendirmişti; arkadan babası gelmiş olacağını düşünerek dönüp baktı ancak kimse yoktu. Asher’in rengi giderek değişti; bir süre sonra bembeyaz oldu. Asher cebinden tesbihini çıkarmış, dua ediyordu. Genç kız, onun gözlerinin hala arkaya doğru uzandığını görünce, tekrar geriye döndü. Kimseyi yine göremedi. Önüne döndüğünde ise, Asher yoktu. Aşağı, sağa, sola baktı. Başını gökyüzüne, ayın yönüne doğru kaldırdı. Bir ışık gördü, bir parlaklık; uzaklaştıkça, ışık yayılıyor, kanatlı bir gölgeye dönüyordu. Asher onunla gidiyordu. Çok uzakta değillerdi. Asher’in yüzünün ne kadar beyaz olduğunu ve cansız gökyüzüne uzandığını görebiliyordu. Uzaklaştılar. Aya doğru…

Thea ağlıyordu… Neden, niçin demeye fırsat kalmadan sadece ölüm meleği zaman, mekân tanımadan onu almıştı. “Bir sebep ver bana!” dedi sessizce. Onlar gökyüzünde kayboldular. Thea bir sebep ver diye sayıklıyordu. Kulağına bir fısıltı geldi uzaklardan; “Aşk korkakların olamayacak kadar değerlidir!” dedi. Genç kız, ağladı, hıçkırıklara boğularak. Pencereyi kapadı. Yatağına uzandı. Bazen kalmakta ölüm kadar acıtırdı…

ESKİCİ

Göztepe’de Cadde üstünde sıralı dükkânların arasında küçük ve en eski olanı oydu. Bir antika dükkânı…  Sahibi yıllar önce vefat etmi...