Ana sayfa

Hakkımda

6 Ekim 2018 Cumartesi

AŞK MELEĞİ









Kasabada âşık olacak başka hiç kimse yok muydu diye düşündü. Evet, onun kadar güzelini görmemişti ki, bu gözler…

Her an her saniye kalbi onun için çarpıyordu. Her âşık gibi zihni sevdiği ile doluydu. Yatıp uyumaya çalıştı. Gözlerini kapatıyor kapatmasına ama hemen incecik bir surat beliriyordu. Olacak gibi değildi, gidip onu görmek istiyordu. İçini kemiren bu özleme karşı koyacak durumda değildi. Kızın babası onun bir Yahudi olduğunu öğrenmişti. Bu nedenle aralarındaki ilişkiye onay vermiyordu. Haftalardır birbirlerini görmemişlerdi. Çünkü kızını odasına hapsetmişti. Genç adam, kızın dadısı ile gizlice görüşüp bu bilgiyi almıştı.

Yattığı yataktan kalktı. Hemen giyindi ve silahını aldı. Elinde silahı hızlıca yürürken, ismini düşündü Asher. Kim koymuştu bu ismi? Sanırım dedesi. Çok mutlu olsun demiş ismi verirken. Ne yazık ki, mutluluktan çok uzaktı. Sevdiği kızın, evinin kapısına geldi. Görevlileri atlatmayı başararak, penceresine doğru yürüdü. Kız pencereden ayı seyrediyordu. Asher, onun hıçkırıklarını duyabiliyordu. Sarmaşıklardan pencereye tırmandı. Genç kız, başında şapka, üzerinde palto ile duruyordu. Kış çok ağır geçiyordu, camı açtığında uzun süre pencere önünde kalmak mümkün olamıyordu. O yüzden tedbirli davranmıştı.

Ay soğuk gecede öyle bir parlıyor, öyle bir ışığını vuruyordu ki, sanki âşıkları ispiyonlamak istercesine. Asher, genç kıza sarıldı ve onu öptü. Birbirlerine hasretle sarıldılar. Delikanlı kızın gözyaşlarını sildi. Saçlarını okşadı, göğsünde onu sakladı. Sarılmış öylece duruyorlardı. Gitmesi gerekirdi. Ayakları, bütün hünerlerini kaybetmiş gibi hareketsizdi. Gitmese de sabaha kadar birlikte kalsalardı ya da buradan çok uzaklara gidebilselerdi. Aslında kaçabilirlerdi. Kızın kulağına “ gel, gidelim” dedi. Narin ve beyaz olan ellerinden tuttu, pencerenin kenarından sarmaşıklara doğru atladı, onun elini kendine doğru çektiğinde genç kız gelmedi. Asher, şaşkınlıkla baktı. Güzeller güzeli Thea’sı onunla gelmiyordu. Rüzgâr çıkmış iyice şiddetlenmişti. Thea birden üperdi. Ama bu ürpertinin rüzgârla bir ilgisi yoktu. Hani korku duyduğunda, midende bir şeyler hoplar gibi olur. Öyle bir durum hissetmişti. Kızcağızın rengi iyiden iyiye atmıştı. Genç adama “İçimde kötü bir his var; ya hemen buradan uzaklaş ya da odama gir ve hemen saklan.” Genç adam, gözlerini dikmiş öylece bakıyordu. Kız konuşurken, onun arkasından bir karaltı geçmişti. Asher’in bakışları onu endişelendirmişti; arkadan babası gelmiş olacağını düşünerek dönüp baktı ancak kimse yoktu. Asher’in rengi giderek değişti; bir süre sonra bembeyaz oldu. Asher cebinden tesbihini çıkarmış, dua ediyordu. Genç kız, onun gözlerinin hala arkaya doğru uzandığını görünce, tekrar geriye döndü. Kimseyi yine göremedi. Önüne döndüğünde ise, Asher yoktu. Aşağı, sağa, sola baktı. Başını gökyüzüne, ayın yönüne doğru kaldırdı. Bir ışık gördü, bir parlaklık; uzaklaştıkça, ışık yayılıyor, kanatlı bir gölgeye dönüyordu. Asher onunla gidiyordu. Çok uzakta değillerdi. Asher’in yüzünün ne kadar beyaz olduğunu ve cansız gökyüzüne uzandığını görebiliyordu. Uzaklaştılar. Aya doğru…

Thea ağlıyordu… Neden, niçin demeye fırsat kalmadan sadece ölüm meleği zaman, mekân tanımadan onu almıştı. “Bir sebep ver bana!” dedi sessizce. Onlar gökyüzünde kayboldular. Thea bir sebep ver diye sayıklıyordu. Kulağına bir fısıltı geldi uzaklardan; “Aşk korkakların olamayacak kadar değerlidir!” dedi. Genç kız, ağladı, hıçkırıklara boğularak. Pencereyi kapadı. Yatağına uzandı. Bazen kalmakta ölüm kadar acıtırdı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ESKİCİ

Göztepe’de Cadde üstünde sıralı dükkânların arasında küçük ve en eski olanı oydu. Bir antika dükkânı…  Sahibi yıllar önce vefat etmi...